Kişisel Yazı--|

ahmet adnan saygun

Ahmet Adnan Saygun Hayatı


 

Yaşamı


Önemli din bilginleri yetiştirmiş İzmirli köklü bir aileden gelen Saygun'un babası sonradan İzmir Milli Kütüphanesi'nin kurucuları arasında yer alacak olan öğretmen Mahmut Celalettin Bey, annesi Konya'nın Doğanbey mahallesinden gelip İzmir'e yerleşmiş bir ailenin kızı olan Zeynep Seniha Hanım'dır. [1] İzmir'de "Hadikai Sübyan Mektebi" adlı mahalle mektebinde başladığı ilköğrenimini "İttihat ve Terakki Numune Sultanisi" adlı çağdaş okulda devam etti[1]. Sanat eğitimine ağırlık veren bu okulda 13 yaşında iken İsmail Zühtü (nazariyat) Rosati (piyano) ve Tevfik Bey (piyano) yanında müzik çalışmalarına başladı. 1922 yılında Macar Tevfik Bey'in öğrencisi oldu. 1925 yılında Fransız La Grande Encyclopedie'den müzikle ilgili makaleleri çevirerek birkaç ciltlik büyük bir Musiki Lugati meydana getirdi. Hayatını kazanmak için su şirketi, postane gibi çeşitli yerlerde çalışan, İzmir Beyler Sokak'ta bir kırtasiye dükkanı açıp nota satmayı deneyen Ahmet Adnan Bey, bu denemelerde başarısız oldu ve ilkokullarda müzik öğretmenliğine yöneldi[1]. İlkokullarda öğretmenlik yaptığı dönemde Ziya Gökalp'in, Mehmet Emin'in, Bıçakçızade Hakkı Bey'in şiirleri üzerine okul şarkıları yazdı. 1925 yılında devletin yetenekli gençleri müzik eğitimi için Avrupa'daki önemli konservatuarlara göndermek üzere açtığı sınava girmek isteyen genç müzisyen, annesinin ani ölümü üzerine bu fırsatı kaçırdı. Orta dereceli okullarda müzik öğretmenliği yapmak için açılan sınavı kazanarak 1926 yılından itibaren bir süre İzmir Erkek Lisesi 'nde müzik öğretmenliği yaptı.

Paris'teki öğrencilik yılları


1927-1928 yıllarında "Re Majör Senfoni" yi besteleyen sanatçı; 1928 yılında hükümetin müziğe yetenekli gençler için açtığı sınavı tekrarlaması üzerine bu sefer fırsatı yakaladı ve devlet bursuyla Paris'e gönderildi. Vincent d'Indy (kompozisyon), Eugène Borrel (Füg), Madame Borrel (armoni), Paul le Flem (Kontrpuan), Amédée Gastoué (Gregoryen ezgileri), Edouard Souberbielle (org) ile çalıştı. Paris'teyken Op. (Opus) 1 sıra numaralı Divertissement adlı orkestra eserini yazdı. Saygun’un bu bestesi 1931 yılında jüri başkanının Henri Defossé (Cemal Reşit Rey'in orkestra şefliği hocasıdır) olduğu Paris’teki bir beste yarışmasında ödül kazandı, Gabriel Pierné yönetimindeki Colonne Orkestrası tarafından önce Paris, Varşova daha sonra da Rusya ve Belçika'da seslendirildi. Eser böylece, Cemal Reşit Rey'in Paris'te seslendirilmiş bulunan üç eserinden sonra - Anadolu Türküleri" (1927), "Bebek Efsanesi" (1928) ve "Türk Manzaraları" (1929) - yurtdışında icra edilen dördüncü Türk orkestra eseri olmuştur.

Ankara yılları


Saygun, 1931'de Türkiye'ye dönüp bir süre Musiki Muallim Mektebi'nde müzik öğretmenliğine başladı, müzik imlası ve kontrpuan dersleri verdi. 1932yılında piyanist Mediha (Boler) Hanım ile evlendi; bu evlilik bir süre sonra bozuldu[1]. Ahmet Adnan Bey ve ailesi 1934'te Soyadı Kanunu üzerine matematik öğretmeni babasının isteği ile "Saygın" soyadını aldı; ancak başkası tarafından alındığı gerekçesiyle bir süre sonra soyadları "Saygun" olarak değiştirildi. Adnan Saygun, 1934 yılında devlet başkanı Atatürk'ün talebiyle, Türkiye'yi ziyaret edecek olan İran Şahı Rıza Pehlevi şerefine ilk Türk operası olan Op. 9 Özsoy Operası nı bir ay gibi çok kısa bir sürede yazdı. Liberettosunu Münir Hayri Egeli'nin yazdığı opera, Türk milletinin doğuşunu, İran ve Türk milletlerinin kökü uzak tarihe dayanan kardeşliğini ifade etmekteydi. Eserin prömiyeri 19 Haziran 1934 gecesi Atatürk ve Rıza Pehlevi huzurunda gerçekleştirildi. Sanatçı, Özsoy'un sahnelenmesinden sonra Yalova'daki yazlık evindde kendisini kabul eden Atatürk'e Türk musikisi hakkında bir rapor sundu. Güneş-Dil ve Türk Tarihi teorilerinden etkilenerek hazırlanmış bu rapor 1936'da "Türk Musikisinde Pentatonizm" başlığı ile yayımlandı. Yalova'dan dönüşte vekaleten Riyaset-i Cumhur Orkestrası Şefliğine getirilen sanatçı; bu görevini bozulan sağlığı nedeniyle İstanbul'a gidişi nedeniyle ancak birkaç ay sürdürebildi. Orkestra ile ilk konserini 23 Kasım 1934'te verdi. 1934 yılı Kasım ayı sonunda Saygun'a Atatürk'ten yeni bir opera sipariş geldi. 27 Aralık gecesi temsil edilmek üzere Taşbebek operası nı bestelemeyi başaran sanatçı, bu operada yeni Cumhuriyet insanının doğuşunu anlattı. Eser, 27 Aralık 1934 gecesi Ankara Halkevi'nde sahnelendi; orkestrayı çok hasta olmasına rağmen bizzat Saygun yönetti. Temsilin ardından İstanbul'a giden ve beş ay ara ile iki kulak ameliyatı geçiren Saygun'un, görevini ihmal ettiği gerekçesiyle Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'ndaki ve ardından Musiki Muallim Mektebi'ndeki işine son verildi; [[Ankara Devlet Konservatuarı'nın kuruluş çalışmalarından da uzaklaştırıldı. Saygun, Devlet konservatuvarlarında etnomüzikoloji bölümleri açılması yönünde çalışmalar yapmış, ancak bunlar Atatürk'ün desteğine rağmen[kaynak belirtilmeli] ilgili kurumlarca hayata geçirilememiştir.

İstanbul yılları


Saygun, 1936'da İstanbul Belediye Konservatuarı'nda öğretmenliğe geri döndü, 1939'a kadar bu görevde kaldı. Sanatçı, "Yunus Emre Orotoryosu" adlı ünlü yapıtının seslendirilişine kadar sürecek olan bir gözden düşme dönemine girmişti. Saygun İstanbul'da iken Ankara'da devam eden yeni bir konservatuar kurma çalışması, Saygun'un savunduğu "kültürel ulusallık" fikrini değil, "evrensel müzik" anlayışını destekleyenler tarafından sürdürüldü. Konservatuar, bu iş için danışman olarak getirilen konservatuar Paul Hindemith'in evrenselci müzik görüşleri doğrultusunda 1936 yılından kuruldu. Adnan Saygun ise 1936 yılında Halkevleri'nin daveti üzerine Türkiye'ye gelen Macar besteci ve etnomüzikolog Bela Bartok'a Anadolu gezisinde eşlik etti. Birlikte özellikle Osmaniye dolaylarından derledikleri türküleri notalaştırdılar. Çalışmaları, "Bela Bartok’un Türkiye’deki Halk Müziği Araştırmaları” başlıklı bir kitap haline getirilerek 1976 yılında Macar ilimler Akademisi tarafından İngilizce bastırılmıştır. Saygun, 1939 yılında Halkevleri'nin önerdiği müfettişlik görevini kabul etti ve bu vesile ile Türkiye'yi dolaştı. 1940 yılında bir konser için Ankara'ya gelen ancak ülkelerinden Nazi baskısı nedeniyle geri dönmeyen Budapeşte Kadın Orkestrası üyelerinden Macar asıllı Irén Szalai (sonradan Nilüfer adını almıştır) ile 1940 yılında evlendi; çiftin çocuğu olmadı. Halkevleri'ndeki görevinin yanı sıra 1940 yılında "Türk Müzik Birliği" adlı bir koro kuran Saygun, bu koro ile düzenli oda müziği konserleri verdi. "Halkevlerinde Musiki" adlı bir kitap yayınladı. "Op. 19 Eski Üslupta Kantat", "Bir Orman Masalı" adlı bale eseri ve "[[Yunus Emre Orotoryosu}]" gibi eserlerini bu dönemde besteledi. Yunus Emre orotoryosu 1943 yılında CHP'nin açtığı yarışmada birincilik ödülünü Ulvi Cemal Erkin'in piyano konçertosu ve Hasan Ferit Alnar'ın Viyola Konçertosu ile paylaştı.

Yunus Emre Orotoryosu'nun seslendirilişinden sonra


Saygun'un 1942'de tamamladığı Yunus Emre Oratoryosu 25 Mayıs 1946'da Ankara’da Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde seslendirildi ve büyük başarı kazandı. En önemli eseri kabul edilen bu eser, daha sonra Paris'te ve 1958'de Birleşmiş Milletler kuruluş yıldönümü verilesiyle New York 'ta ünlü orkestra şefi Leopold Stokowski yönetiminde seslendirilmiştir. Bu eserle Saygun, çocukluğunda İzmir Kemeraltı Çarşısı 'nın Dervişler Caddesi 'nde (bugün Anafartalar Caddesi) Mevlevi dervişlerden duyduğu ezgileri Avrupa ve Amerika'ya, Birleşmiş Milletler çatısı altına, sonradan eserin çevrileceği 5 ayrı dile taşımış oluyordu. Sanatçı eserin Ankara'daki ilk temsilinden sonra 1946 yılında Halkevleri müşavir ve müfettişliğinin yanı sıra Ankara Devlet Konservatuarı'na kompozisyon öğretmeni olarak atandı. Aldığı davetler üzerine Londra ve Paris'e gitti, halk müziği üzerine çalışmalar yaptı; konferanslar verdi. Yunus Emre den sonra, Kerem, Köroğlu, Gilgameş başta olmak üzere üç opera, “Atatürk’e ve Anadolu’ya Destan” gibi koral eserler, 5 senfoni, çeşitli konçertolar, orkestra, koro, oda müziği eserleri, vokal ve enstrümantal parçalar, sayısız türkü derlemeleri, kitaplar, araştırmalar, makaleler yazdı. Eserleri New York NBC, Orchestre Colonne, Berlin Senfoni, Bavyera Radyo Senfoni, Viyana Filarmoni, Viyana Radyo Senfoni, Moskova Senfoni, Sovyet Devlet Senfoni, Moskova Radyo Senfoni, Londra Filarmoni, Kraliyet Filarmoni, Northern Sinfonia, Julliard Quartet gibi topluluklar ve Yo-yo Ma gibi virtüözler tarafından seslendirildi. 1971'de yürürlüğe giren Devlet Sanatçılığı Kanunu çerçevesinde ilk Devlet Sanatçısı unvanı Adnan Saygun'a verildi. Sanatçı, 6 Ocak 1991 tarihinde pankreas kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. Orkestra, oda müziği, opera, bale, piyano üzerine birçok yapıtı olduğu gibi, etnomüzikoloji ile müzik egitimi konularında yayınları vardır. Çalışmaları ve diğer belgeleri Ankara’da Bilkent Üniversitesi bünyesinde kurulan “Ahmet Adnan Saygun Müzik Eğitim ve Araştırma Merkezi”nde bulunmaktadır. Ahmed Adnan Saygun’un yapıtlarının seslendirme üzerindeki hakları SACEM’e aittir. Yayınlanan bir kısım yapıtlarının telif hakları Southern Music Publishing, New York ve Hamburg’taki Peer Musikverlag’a aittir. Müzikolog Emre Aracı tarafından kaleme alınan kapsamlı bir biyografisi Adnan Saygun – Doğu Batı Arası Müzik Köprüsü adı altında Yapı Kredi Yayınları tarafından 2001 yılında yayımlanmış; hayat öyküsü ayrıca Mucize Özinal tarafından "Dar Köprünün Dervişi" (2005) adıyla romanlaştırılmıştır.

Eserleri


1 Divertimento orkestra için 1930 2 Suit piyano 1931 3 Ağıtlar tenor ve solo erkek korosu 1932 4 Sezişler iki Klarnet 1933 5 Manastır Türküsü koro ve orkestra 1933 6 Kızılırmak Türküsü soprano ve orkestra 1933 7 Çoban Armağanı koro 1933 8 Klarnet, Saksafon, piyano ve vurma çalgılar için müzik 1933 9 Özsoy opera 1934 10 İnci’nin Kitabı piyano 1934 (Orkestra düzenlemesi 1944) 11 Taşbebek opera 1934 12 Sonat viyolonsel ve piyano, 1935 13 Sihir Raksı orkestra 1934 14 Suit orkestra 1936 14 Suit orkestra 1936 15 Sonatina piyano 1938 16 Masal ses ve müzik 1940 17 Bir Orman Masalı orkestra için bale müziği 1943 18 Dağlardan Ovalardan koro 1939 19 Eski Üslupta Kantat 1941 20 Sonatina piyano 1938 21 Geçen Dakikalarım ses ve orkestra 1941 22 Bir tutam keklik koro 1943 23 Üç türkü bas ve piyano 1945 24 Halay orkestra 1943 25 Anadolu’dan piyano 1945 26 Yunus Emre oratoryo, 1942 27 1. kuartet 1942 28 Kerem opera 1952 29 1. Senfoni 1953 30 2. Senfoni 1958 31 Partita viyolonsel 1954 32 Üç ballad ses ve piyano 1955 33 Demet keman ve piyano 1955 34 1. Piyano Konçertosu 1958 35 2. Kuartet 1957 36 Partita keman 1961 37 Trio obua, klarinet, arp 1966 38 Aksas Tartılar Üzerine 10 Etüt piyano 1964 39 3. Senfoni 1960 40 Töresel Musiki 1967 41 10 halk türküsü bas ve orkestra 1968 42 Duyuşlar üç kadın sesi korosu 1935 43 3. Kuartet 1966 44 Keman Konçertosu 1967 45 Aksak Tartılar Üzerine 12 Prelüd piyano 1967 46 Nefesli Çalgılar Beşlisi 1968 47 Aksak Tartılar Üzerine 15 Parça piyano 1967 48 Dört Lied ses ve piyano (orkestra içinde düzenlenmiş) 1977 49 Dictum yaylı sazlar orkestrası 1970 50 Üç Prelüd iki arp 1971 51 Küçük Şeyler piyano 1956 52 Köroğlu opera 1973 53 4. Senfoni 1974 54 Ağıtlar II tenor, koro, orkestra 1975 55 Trio klarinet, obua ve piyano 1975 56 Ballad iki piyano 1975 57 Ayin Raksı orkestra 1975 58 Aksak Tartılar Üzerine 10 Taslak piyano 1976 59 Viyola Konçertosu 1977 60 İnsan Üzerine Deyişler I ses ve piyano 1977 61 İnsan Üzerine Deyişler II ses ve piyano 1977 62 Oda Konçertosu yaylı çalgılar 1978 63 İnsan Üzerine Deyişler III ses ve piyano 1983 64 İnsan Üzerine Deyişler 4 ses ve piyano 1978 65 Gılgameş opera 1970 66 İnsan Üzerine Deyişler 5 ses ve piyano 1979 67 Atatürk’e ve Anadolu’ya Destan solistler, koro ve ork 1981 68 Dört Arp İçin Üç Türkü 1983 69 İnsan Üzerine Deyişler 6 ses ve piyano 1984 70 5.Senfoni 1985 71 2. piyano Konçertosu 1985 72 Orkestra için Çeşitlemeler 1985 73 Poem üç piyano için 1986 74 Viyolonsel Konçertosu 1987 75 Kumru Efsanesi bale müziği 1989

 

 

Bunlara Bakınız!

Güzel Sözler

  • V. Hugo
    Herşeyi bildiği düşünen insan kendini farklı sanan bir zavallıdır. Unutma ki, neyi bilmediğini bilmek insan olmanın ilk şartıdır
    Ömer Faruk
  • Bob Marley
    Erkek yada kadın ikisinin de bildikleri doğrudur; ama kadının tahmin ettiği herşey, erkeğin emin olduğu şeyden daha doğrudur.
    Ömer Faruk
  • Tolstoy
    Gerek yokken yanındalar, ihtiyacın olduğunda uzakta. Unutma ki, Kimi hayatına girdiğinde hayatını aydınlatır, kimisi çıktığında.
    Ömer Faruk
Tesadüf bir başlangıçtır, finali sen oynarsın perdeyi kader kapatır.-=| 2014 - 2015 |=-
""
Reklamı Sola Kaydır Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol